Bir film, bir sahne; Şeylerin Boktanlığı 2009



4 yorum


"Arabaların tersine, trenler dünyanın arka tarafında ilerler.
İstasyona yakın kenar mahalle evleri diğerlerinden biraz daha iyi haldedir.
Ama raylarda yol alırken yalnızca kötü halde olanları görebilirsiniz.
Hiçbir araba yolculuğu, bir memleket hakkında tren yolculuğu kadar fikir veremez."


Black Swan 2010 ~ Mükemmelliğe giden yolda sarsılan benlik



3 yorum

Tür : Gerilim / Dram
Gösterim Tarihi : 25 Şubat 2011
Yönetmen : Darren Aronofsky
Senaryo : Mark Heyman , Andres Heinz
Yapım : 2010, ABD , 108 dk.
imdb puanı: 8.6
Oyuncular
Natalie Portman (Nina) , Mila Kunis (Lilly) , Winona Ryder (Beth) , Sebastian Stan , Vincent Cassel (Korolyevna) , Janet Montgomery (Madeline) , Barbara Hershey

Darren Aronofsky beni başta Requiem For A Dream olmak üzere tüm filmleriyle büyüleyen bir yönetmen.Son şaheseri Black Swan'le büyülenmeye hazırlamıştım kendimi için gerçeği. Neticede ya büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktım, ya da çok büyük bir keyif alacaktım.İkincisi oldu. Farklı okumalara açık her sahnesinden hatta her zerresinden keyif aldım bu filmin.Psikolojik gerilim  Reguiem For a Dream'den beri hiç bu kadar iyi olmamıştı desem, arada henüz izleme fırsatı bulamamış olduğum bu türdeki filmlere haksızlık etmiş olmam sanırım.


Black Swan Nina'nın sevimli  odasında gördüğü rüyayla başlıyor. Rüyasında beyaz bir kuğu olan Nina, tek başına dans ederken yanına gelen ölümcül kötü siyah kuğu tarafından kuşatılır. Nina siyah kuğunun  kanatları arasından kurtulmaya çalışır ve en nihayetinde özgürlüğüne kavuşur.

Nina (Natalie Portman) New York'da yaşayan dans etmeyi hayatının merkezine koymuş ve bunu neredeyse takıntı haline dönüştürmüş genç bir balerindir. Dans kariyerine hamileliği dolayısıyla son vermiş annesiyle birlikte bir dairede yaşıyordur. Nina görünüşte beyaz bir kuğunun çağrıştırabileceği tüm güzellik vasıflarına-kusursuzluk dahil- uygun bir balerindir fakat bu özellikleri yeni sezon için sahnelenecek olan ve yeniden yorumlanan Kuğu Gölü Balesi için birer dezavantajdır. Çünkü Nina'nın neredeyse kendisi için biçilmiş kaftan olan beyaz kuğu ile birlikte karakterinden çok çok farklı olan Siyah Kuğu'yu da canladırması gerekir. Üstelik proje sorumlusu, öğrencilerin büyük hayranlık ve saygı duyduğu karizmatik kişilik Thomas'ı memnun etmek hiç de kolay değildir.

Thomas Nina'ya      "Beyaz Kuğu için mükemmelsin ama asıl mesele şeytani ikizine dönüşmekle başlıyor" derken Nina için bu mesele çok daha önce başlayıp hızla devam eden bir süreci işaret eder aslında. Nina o çok istediği baş balerinliği kapmıştır kapmasına ama asıl mesela görevini kusursuzca icra etmek istemesinden sonra başlar. Nina bu süreçte siyah bir kuğu gibi hissetmek için çabalar.Ona göre bir sorun daha vardır  o da, tam da siyah kuğu olabilecek nitelikte, kendisiyle tamamen zıt karaktere sahip, üstelik Thomas'ın yeni gözdesi yeni balerin Lily'nin varlığı...

 Başta öyle zannetsek de, Nina'nın kusursuzluk hayali bir genç kızın peşinden koştuğu türden zararsız bir durum değil.  Rekabetin, şanın şöhretin doruklarda yaşandığı ortamda bir baskıyı üzerinde hisseden her insan gibi bunun üstesinden gelmeye çalışsa da başaramaz. Her zaman baş balerin olarak  yerine geçmek istediği Beth'in yerine sahip olduktan sonra kendisinin de hiç beklemediği çözülmeler yaşar.

Aronofsky seyirciyi rahatsız edebilme yeteneğini bu filmde de konuşturuyor.Karakterin tedirginliğini sık sık kesik kesik alınan, neredeyse filmin fonunu oluşturan nefes sesleriyle daha da vurguluyor. Bale'nin tüm zerafetine karşı naif olmayan rahatsız edici karanlık bir ortam yaratmış Aronofsky. Arada sınırları zorluyor. Sinirlerimizi bozuyor ve de afallatıyor. Ve bana göre kusursuzluk peşinde belli ki kendi koşuyor ve buna ulaşıyor bu filmle.

Nina şeytani ikizine dönüşmeye başarabilecek midir? Ya da Siyah Kuğu tarafından esir mi alınacaktır? Alınacaksa da özgürlüğüne kavuşabilecek midir?  Bu soruların cevabı için 25 Şubat'ı bekleyin derim

10/9

newer post older post