Toplu Mezardaki Kramponlu Zombiler



1 yorum
 


.Kendimi, Süper Kupa'da oyun oynayan bir futbolcu gibi hissettim!

[7 Ekim 2001 itibariyle Afganistan'a bomba yağdıran Amerikan uçaklarındaki askerlerden"Vinne" kod adlı biri.]


"Züppelerin düşmanı yoktur. İnsan, dost olma olgunluğuna erdiğinde züppelikten yani tesellisizlikle geçişen kişisizlikten kurtulur. Sıradanlıkla evrenselliğin harmanladığı XX. yüzyılda züppelik kitleselleşti ve züppeleştirilmiş- [dostsuz ve düşmansız kalmış] kitlelere lanetli bir teselli armağanı sunuldu: Futbol"

"Futbol; tarihinin derinliklerinden çekilmiş bir şutla, dokusu/boyu/ağırlığı değişen, keskin virajlar alarak, kavisler çizerek, Adidas marka bir topa dönüşerek günümüze gelen küresel bir cismin çevresinde kopan neşeli bir fırtına mıdır? Değildir. Derin bir tutku, görkemli bir coşku, olağan üstü bir haz, yürek kamaştıran bir heyecanlar bütünü, sürgit bir sadakatin ışıltısı, baş döndürücü bir fedakarlık içgüdüsü, şecaat yüklü bir atılganlık, enerjik bir içtenlik...gibi kolayca elde edilemeyen ve vazgeçilmesi zor imkanlar içerdiği söylenen futbol; her bir unsurunun kavurucu bir hararetle[bilinçle?] desteklediği sahtelikler ve yalanlar toplamıdır."
"savaşma seviş" sloganının  "savaşma, futbol izle" versiyonu karambolden yürürlüğe girdi. "

"1967 Temmuz'unda patlak veren Biafra Savaş'ında [Nijerya İç Savaşı], ülkeyi ziyaret eden ünlü forvet Pele'nin bir maçta sahaya çıkabilmesi için bir günlük ateşkes ilan edilmişti; zamanla insanlar iki işi aynı anda yapmayı öğrendi..."

"1998 Dünya Kupası'nın Gerland stadı'ndaki [Paris] maçlarından birinde İran, ABD'yi 2-1 yendi ve bir gazetenin spor sayfasında, konuyla ilgili haber şu şekilde anons edildi: "İran ABD'yi vurdu!" Futbolun ne harika bir şey olduğunu[!] anlayan İran halkı sokaklara döküldü ve coşkulu naralar attı! "Büyük Şeytan" ters köşeye yatmış ve böylece bacağı kırılmıştı! Bagheri adlı futbolcu, o maçta gol attığı için askerlikten muaf tutuldu!"

"Takım, taraftar seçmez fakat taraftarlar da herhangi bir seçim yap-a-maz. O, hiçin tiryakisidir."

"Kapitalizmin bütün organlarıyla[resmi kurumları, medyası, şirketleri, reklamları...] girdiği futbol sahasında,her biri yine kapitalizme hizmet eden futbol araçlarıyla hiç bir zafer kazanılamaz. Sömürü imparatorluğunun toplu mezar'ında , kramponlu zombilere kilitlenip çığlık çığlığa tepinmekten, küfürleşmekten, birbirlerini gırtlaklamaktan haz almak, zaferin misafiri olarak yenilgiyi kutlamak manasına gelebilir ancak."
MuratMenteş/AYNALI BARİKATLAR


Kitabı okurken Murat Menteş'in futbola dair söylediklerini biraz abartılı bulsam da, neticede üzerinde düşünülmesi gereken bir şey olduğunu da kabul ediyorum. Bu konu öyle nokta konulacak cinsten değil belli ki. Öte yandan zamanında kalecilik yapmış üstat   Albert Camus'un tarihte ettiği şu lafları da unutmamak  lazım. Zihin açması  açısından..

“Ahlak ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne biliyorsam onu futbola borçluyum.”…
[Albert Camus]


Entre les murs ~ The Class ~ Sınıf (2008)



1 yorum

Yapım: Fransa, 2008
Tür: Dram
Yönetmen: Laurent Cantet
Senaryo: Robin Campillo, François Bégaudeau, Laurent Cantet, (kitap) François Bégaudeau
Yapımcı: Caroline Benjo, Carole Scotta
Görüntü Yönetmeni: Pierre Milon
Oyuncular
François Begaudeau, Franck Keita, Esmerelda Ouertani, Wei Huang

Dar Mekan, Geniş Mevzu

Kendizi Fransa'da herhangibir okulda, etnik kökeni farklı, bir gurup öfkeli gencin bulunduğu bir sınıfın içindeki bir öğrenci gibi düşünün. Zaten film izleyiciye böyle hissettirmek için kılı kırk yarmış gibi. O kadar ki, sınıfta yer yer haksız olduğunu düşündüğünüz bir öğrenciye tepki göstermek, zaman zaman da haksızlık edilip, terbiye sınırlarını aşan davranışlara maruz kaldığını düşündüğümüz öğretmeni kollama hissiyatı içinde buluyorsunuz kendinizi.

Son izlediğim Fransız yapımı film de, tesadüf bu ki; Fransa'da öteki olmakla ilgiliydi. Bu filmin  de derdi nispeten o. Fakat tek derdi bu değil. Sosyolojik bir çok mevzu hakkında söylemeye çalıştığı bir kaç konu var. Örneğin; Film ,terbiye etme, otorite koruma, disiplin ve yöntemleri konusunda bazı sorular soruyor, sorduruyor. Bunu gerçek mesleği öğretmenlik olan François üzerinde yapıyor.


François, filmlerde gördüğümüz tipik idelist öğretmen tipine çok yakın dursada, gerçekte her beşer  gibi onun da tosladığı duvarlar oluyor. Bu duvarlar bir gün bir öğrencisiyken, bir gün de, disiplinin nasıl verilmesi gerektiğine dair anlaşamadığı bir meslektaşı olabiliyor. Yine her gerçek insan gibi onun da sabrı taşıyor. O da öfkeleniyor. Fakat yine de diğer meslektaşlarına göre daha idealist, sistemi sorgulayan öğretmen potresi çiziyor.
Neticede meslekleri oyunculuk olmayan gerçek bir sınıf ve öğretmenin özel gibi duran ama evrensel bir kaç konuyu gerçekçi bir dille sorgulayan, film izlenmeye değer. Herhangibir texte bağlı değillermişcesine konuşan, kendilerini oynayan  bir sınıfın gösterdiği performans taktire şayan. 2008 yılının Yabancı Dilde En İyi Film Oscar'ını kucaklayamasa da, uzun yıllar sonra ülkesine, Fransa'ya Altın Palmiye gibi prestiji yüksek bir ödül kazandıran özel bir film. Ölmeden önce izlenecek filmler listenize ilk sıradan koymanızı tavsiye ederim.

9/10

newer post older post